Yeni bir araştırma, doğum kontrol hapı kullanan kadınların kalp krizi ve felç riskinin iki kat arttığını ortaya koydu. Ancak uzmanlar, bu bulgulara dayanarak doğum kontrol yöntemlerinin bırakılmaması gerektiğini vurguluyor.
Kopenhag Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, doğum kontrol hapı kullanan kadınların kalp krizi ve felç geçirme olasılığı, kullanmayanlara kıyasla iki kat daha fazla. Ancak bilim insanları, bu sonuçların kesin olmadığına ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyor.
Araştırma kapsamında Danimarka’da 15 ila 49 yaş arasındaki 2 milyondan fazla kadının verileri 11 yıl boyunca incelendi. Bu süreçte 4 bin 730 felç ve 2 bin 72 kalp krizi vakası tespit edildi.
HANGİ DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ İNCELENDİ?
Araştırmacılar, hormonal kontraseptiflerin arteriyel trombotik olaylarla ilişkisini değerlendirirken şu yöntemleri ele aldı:
- Kombine östrojen-progestin hapları
- Sadece progestojen içeren haplar
- Hormonal rahim içi araçlar
- Kontraseptif implantlar
- Enjeksiyonlar
- Yamalar ve vajinal halkalar
Özellikle kombine östrojen-progestin içeren hapların, kalp krizi ve felç riskini iki kat artırdığı belirlendi. Ancak uzmanlar, bu sonuçların doğum kontrol haplarının bırakılması gerektiği anlamına gelmediğini söylüyor.
UZMANLAR NE DİYOR?
Sheffield Üniversitesi’nden Dr. Becky Mawson, gebelik ve doğum sonrası dönemde felç ve kalp krizi riskinin, hormonal kontraseptiflere kıyasla çok daha yüksek olduğunu belirtti.
İsveç Kraliyet Teknoloji Enstitüsü’nden Therese Johansson ise dünya çapında her 10 kadından 8’inin hayatlarının bir döneminde hormonal kontraseptif kullandığını ve genç kadınlarda kalp hastalıklarının nadir görüldüğünü ifade etti.
Dr. Channa Jayasena ise doğum kontrol hapı kullananlarda felç veya kalp krizi riskinin çok düşük olduğuna dikkat çekerek, “Her 1000 kadından yalnızca 3’ü felç veya kalp krizi geçiriyor. Doğum kontrol hapı kullananlarda bu oran 6 ila 10 arasında değişiyor” dedi.
DOĞUM KONTROL HAPLARI BIRAKILMALI MI?
Araştırmacılar, doğum kontrol hapı kullanımına ilişkin tek bir araştırmanın kesin bir karar vermek için yeterli olmadığını belirtiyor. Bu nedenle, doktor kontrolünde ve bireysel sağlık durumu değerlendirilerek uygun yöntemlerin belirlenmesi tavsiye ediliyor.
